1 Ağustos 2016 Pazartesi

It's All About The Feelings

Bundan 15-20 gün önce yazdığım son postu, kortizona başlayacağım haberiyle bitirmişim. Hello! Başlamadım.

Bugünlerde hastalıkla ilgili ne hissettiğimi fazlaca düşünüyorum. Şu sonuca vardım: Hissetmiyorum. Hastayken hasta, değilken değilim ben. Ee ne var bunda? diyorsunuz değil mi... Çok şey var, kronik hasta olunca böyle olmamak gerek. Sürekli hasta olduğunu bilmek, ama hastalığın aktif/pasif zamanlarını ayırt etmek gerekir. Yeni çıkabilecek sorunlara ayık olmak, hayatını ona göre kurmak, bir terslik olduğunda ilk sıraya sağlığını koyup kalan her şeyi -mümkün olduğunca- kenara itmek gerekir. 

Ben n'apıyorum? Sorun çıkıyor, ben sorunu bir kenara koyup hayatımı yaşamaya devam ediyorum. Kaçıyorum yani bildiğin. Kaçarak kurtulduğum olmadı üstelik şimdiye kadar. Hiçbir zaman kendi kendime iyileşmedim ya da stabil durmadım. Ben hep kötüye gittim. Neyime güveniyorum bilmiyorum diye düşünürken sanırım artık çözdüm. Ben kendimi hasta olarak görmüyorum. "Evet bazı aksilikler oluyor, ama bunlar benim hasta olduğum anlamına gelmiyor" diye düşünüyor olmalıyım ki kendime -her konuda olduğu gibi- bu konuda da yüklenip duruyorum. Bazı günler normalin üstü çalışıyorum, yoruluyorum. Sonra dur ev dağınık diyorum, onu toparlıyorum, köpeğimi gezdirmem lazım diyorum, arkadaşlarımı görmem lazım diyorum. Çok yorgunum evet ama günde 50 sayfa okumam lazım, sabah erken kalkmam lazım, spora gitmem lazım (neyse ki zorunlu olarak bıraktım bunu). Olay şu ki, yetemiyorum. Kabullenmiyorum başkaları gibi olmadığımı, yapmam lazımsa yapıyorum. Bunlar olurken ilaçlarımı içmiyorum, ağrıyla baş edecek bir şey yapmıyorum hatta yediklerime içtiklerime dikkat etmiyorum. Taa ki o son noktaya varana kadar. 

Hissediyordum zaten, kredimi tükkettiğimi, en fazla 1 ay sonraki huzurumdan yediğimi... 

Dün ikea'da 2-3 saat ayakta durunca oturacak yer aradım son nakliye sırasında. Aman tansiyonum oynamıştır, kan şekerim düşmüştür... Demiyorum ki sabahtan beri ağrı içindeyim, normal değil mi o kadar saat ağrıdan sonra artık oturacak bir yer aramak. Bana kalsa çikolata yerim, su içerim kendime gelirim. O anlık geliyorum da işin garibi. Oh diyorum, evde 1 saat dinlen, yine çık dışarı. 

Bugün, yorgunum hala işte. Bu hafta üstümden geçti benim, hem fiziksel hem ruhsal olarak. Hiçbiri durdurmuyor, ne yorgunum dinlenmem lazım diyip müvekkille görüşme yapmaktan geri durdum, ne de 1 haftadır evde çok sıkıldı diyip Penny'yi Maçka Parkı'na götürmekten. Parktan dönüşte ayaklarım çekmiyordu artık. 

Biraz kendime anlayış göstermem lazım, hastalıkla uzaktan yakından alakası olmayan insanların bile zor kaldıracağı tempolarda yaşıyorum bazen. İnsanlar bazen hiçbir şey yapmadan gün boyu oturabiliyorlar, bense sırf hastalık yüzünden bir şey kaçırmayım diye, daha da ötesi hasta hissetmiyim diye ekstra zorluyorum kendimi. 

Sürekli şikayet eden tiplerden nefret ediyorum. Sürekli bir yerleri ağrır, hep bi dertleri vardır, hep yorgunlardır, en hasta onlardır. Ay onlar onu yiyemez dokunur, ay camı örter misin üşütür, su getirir misin ilaç saatidir. Nefret ediyorum dedim değil mi bu insanlardan. TAM OLARAK BÖYLEYİM. Bu blogu yazarken bile istediğim biraz anlayıştı. Kimse garipsemesin, ağrım var sızım var dediğimde anlasınlar, bilsinler ve biraz da destek olsunlar. Şimdiki durumda anlayış sinirimi bozuyor. Yorulduysan otur, iyi misin ağrın mı var, sen ağır taşıma, dinlen evden çıkma. Niye anlayış gösteriyorsunuz ulan? İhtiyacım mı var bunlara? Hasta mıyım ben? Diye bağırmak istiyorum bazen de işte...

Evet, hastayım. Tisikkirlir sipirmin. Çik titlisiniz.